KENDİNİ DOĞURMAK

Kendini Doğurmak...


Ben sağaltımımı yazarak ve resim yaparak yapıyorum. Çoğu seansımdan sonra bunu yapmak beni ertesi güne hazırlıyor. Kalemi elime aldığımda rastgele çiziyorum ve bugün ne çıkacak diye merakla bende bekliyorum. Tıpkı bir çocuk merakında, heyecanla ,tutkuyla, bazen gülümseyerek bazen düşünceli, bazen çok odaklanmış, bir şekilde   ortaya o günün resmi çıkıyor. Uzaktan şöyle bir bakıyorum ve görmeye başlıyorum. Bilinçdışım ile olan bu buluşma beni daha da heyecanlandırıyor ve yüzüme bir gülümseme yerleşiyor ya da düşüncelere dalıyorum...


 Ve her resmime verdiğim isim gibi bu resmime de bir isim veriyorum. 'KENDİNİ DOĞURMAK'


Mümkün mü böyle bir şey? İnsan kendini nasıl doğurur? Belki de Acının en dibini gördüğünde, nefes alamayacak hale geldiğinde, yaşamın amacı neydi diye sorgulamaya başladığında ya da o sıkışmışlık hissinde aldığı bir karar ile...Tek bir karar ile...Bir ses, tek bir ses ''YENİDEN DOĞMALISIN'' diyen o ses.


Yeniden doğmak bence en çok kayıplardan sonra yaşanır. Bu kayıp her şeyi içerebilir. Yeni bir işe girmek , terk edilmek, birden çok yüksek miktarda para kazanmak, en sevdiğin arkadaşının hayatından gitmesi...her kayıp aynı zamanda zorlu durumlardan da kaçma isteği uyandırarak yeniden doğmayı engelleyebilir. Ama şunu unutma; nasıl ki çocuk doğurmak için 9 aya ihtiyaç varsa kendimizden yeni bir ben doğurmak için de bir zamana ihtiyaç var.

Hayat yas ve kayıplardan ibaret değil mi zaten? Değişmeyen ve kalan bir şey söyle bana...


İşte o yası uzatan, o yası orada kilitleyen ,tekrar doğmamamızı engelleyen bizim tutunduklarımız. Tutundukça, orada kalmaya ısrar ettikçe canımız acıyor? Tutunmasak, o acıyı en sonuna kadar hissetsek ne olurdu? Ben sana söyleyeyim...


Kendini yeniden doğururdun...


Ve bu yazıyı Erich Fromm'un şu sözüyle noktalıyorum: "İnsanın tek hedefi içindeki o zengin hazineyi gün yüzüne çıkarmak, kendini doğurmak olmalıdır''.